“Suriye’de karanlıktaydık, Türkiye’de ışığa ulaştık.”
Türkiye’deki pek çok göçmen aile gibi savaş nedeniyle Suriye’den göç eden El Ahmed ailesinin Türkiye’deki ilk durağı Kilis, sonrasında ise Ankara olur. Kilis’te tek göz odada Türkiye’ye merhaba diyen aile; ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan sıkıntılarla karşılaşır. Şimdilerde Ankara’da ikamet eden yedi çocuklu El Ahmed ailesi, Kızılaykart programlarının da desteği ile uyum süreçlerini tamamlayarak Türkiye’deki yaşamın bir parçası olmuş durumda…
Ziyaretimizde baba Samir ve çocuklar bizi kapıda karşılıyor. Hep beraber oturma odasına geçiyoruz. Çocuklar büyük bir neşe ve heyecanla karşımızdaki kanepeye diziliyorlar. Hepsi de çok neşeli görünüyor.
Ziraat mühendisi olan Samir, savaş öncesi dönemde tavuk çiftliği ve sera sahibi olduğunu anlatıyor. Suriye’deyken geçim kaynakları oldukça iyi olan ailenin altısı kız, biri erkek olmak üzere yedi çocuğu var. Çocukların yaşları 8 ile 21 arasında değişiyor. Çocuklar Türkçeyi iyi anlıyorlar ancak konuşmakta biraz zorlanıyorlar. Onlara en sevdikleri dersleri soruyoruz: Ali en çok İngilizceyi, Nur Türkçeyi, Sidre ise matematiği seviyor. Okulu diğerlerinden daha geç bittiği için Rami bize sonradan katılıyor. 80 yaşındaki Hatice nine, çocuklara sevgiyle bakıyor; yaşlı gözleri yorgun ve merhametli.
Baba Samir, Türkiye’ye geliş süreçlerinden bahsediyor. Suriye Krizi ilk başladığında yaşadıkları yerden kopmamak için direnen aile, yaşadıkları mahalle bombalanmaya başlayınca eşyalarını toplayıp başka bir kasabaya taşınıyor. Ancak taşındıkları kasabada bombardıman devam edince Suriye içinde görece daha güvenli olan bölgelere giderek hayatta kalmaya çalışıyorlar. Baba Samir, o günleri sesi titreyerek “Bombardımandan kaçarak farklı yerlere gidiyorduk ancak bir süre sonra yine taşınmak zorunda kalıyorduk.” diye anlatıyor… Yedi çocuğunun, eşinin ve Hatice ninenin sorumluluğu Samir’i öylesine yıpratıyor ki son çare olarak 2013 yılında Türkiye’ye göç etmeye karar veriyorlar.
Türkiye’de ilk olarak Kilis’e yerleşen aile, küçük bir odayı 50 TL’ye kiralıyor ve 9 nüfusla bu odada yaşamaya başlıyor. Daha sonra kendilerine ulaşan bir akrabaları aracılığı ile Ankara’ya taşınıyorlar.
Birkaç hafta akrabalarına misafir olan El Ahmed ailesi, akrabalarına yük olmak istemiyor ve bir ev kiralıyor. “Tüm komşularımız sağ olsun, taşındığımızı duyduklarında bize yardım etmek için ellerinden geleni yaptılar. Kimisi koltuk, kimisi halı, kimisi minder getirerek bir ev kurmamıza yardım ettiler.” diyor, Samir El Ahmed. Aile, geçimini bir süre Samir’in bulduğu inşaat ve bahçecilik işleri ile sağlıyor.
“Ankara’ya ilk geldiğimizde çocuklar uçak gördükleri zaman çok korkuyorlardı. Uçakların yaşadığımız yeri bombalayacaklarını düşünüyorlardı.”
Ankara’ya ilk geldiklerinde yüksek seslerden irkildiklerini anlatan Fazilet Hanım “Ankara’ya ilk geldiğimizde çocuklar uçak gördükleri zaman çok korkuyorlardı. Uçakların yaşadığımız yeri de bombalayacaklarını düşünüyorlardı.” diyor gözleri dolarak.
Baba Samir, çocuklarının okumasını çok istiyor. Şartlı Eğitim Yardımı Programı yararlanıcısı olan aile, kendilerine sunulan imkanlardan memnun. ŞEY Programının çocuklarının okula gidebilmeleri için çok önemli bir katkı sağladığını belirterek gelen yardımlarla önce faturalarını ödediklerini daha sonra da çocukların okul ihtiyaçlarını karşıladıklarını belirtiyor.
Çocukların okul masrafları çeşitli; kırtasiye, kıyafet, yol masrafları… Rami okula otobüsle gidip geldiği için en ağır okul masrafı onun. Samir, “ Rami’ye otobüs için her gün 5 TL veriyorum. Çoğu zaman otobüse biniyor ancak bazen okula yürüyüp 5 TL’yi harçlık yapıyor.” diyor. Samir’in tek istediği çocuklarının okuması ve yeteneklerini değerlendirebilecekleri, sevdikleri şeyleri yapabilecekleri kurslar olması. Bize, “Başka okullarda böyle kurslar var mı?” diye soruyor. Kendilerine, Türk Kızılay Toplum Merkezlerini tavsiye ederek, cep telefonumuzdan Toplum Merkezlerinin Arapça web sitesini açıyoruz.
Anne, baba özellikle de ailenin yanında kalan 80 yaşındaki Hatice Nine ülkesini çok özlüyor. Ancak Samir çocuklarına bakarak, Suriye’nin geleceğini bugünkünden daha karanlık gördüğünü söylüyor.
Samir El Ahmed ve ailesi bizleri nazik şekilde ağırlayarak hayat hikayelerini anlattı. Göçmen halklar ve ev sahibi topluluklar arasında empatinin geliştirilmesi dileğiyle bir başka hikayeye doğru haneden ayrılıyoruz…